selmansonmez
Üye
Kirlian fotoğrafçılığı, yüksek voltajlı, yüksek frekanslı, düşük amperli elektrik alanına dayalı aygıtlarla nesnelerden yayılan birtakım ışınımları fotoğrafik olarak saptamayı amaçlayan elektrografik fotoğrafçılık tekniğine verilen addır.
1939'dan sonra Kirlian'ın buluşu daha önceleri "elektrografi", "elektrofotoğrafi" adlarıyla bilinen tekniğin yeniden tanınmasını sağladı. Fikrin temeli (ki kuru fotoğraf kopyalamayı mümkün kılmıştır) 1777'ye kadar erken bir zamanda George Christoph Lichtenberg tarafından atılmıştır. Bu alanda daha sonra çalışmalarda bulunan, aralarında Nikola Tesla'nın da olduğu bilim insanları 19-20'nci yüzyıllarda bu etkiyi daha derinlemesine incelemişlerdir. Ama Kirlian, bu araştırmayı seleflerinden daha ileriye götürmüştür. O dönemdeki bilim insanlarından bazıları kirlian fotoğrafçılığında söz konusu olan güce “kirlian enerjisi” adını, bazı Rus ve Çekoslavak bilim insanları (Dr. Zdenek Rejdak) ise “biyoenerji” adını vermiştir. Fakat 1940’lı ve 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde aura’ya veya enerji-beden’le ilgili verilerin yeterli olmayışından dolayı, kirlian cihazı ününe ancak 1960’larda, yine Sovyet bilim insanlarının çalışmalarıyla kavuşmuştur. Kirlian fotoğrafçılığı yöntemi Kazakistan devlet üniversitesi’nce 1968’de yayımlanan “Kirlian Etkisi’nin Biyolojik Mahiyeti” adlı çalışmayla bilim dünyasına sunulmuştur. Bu çalışmaların Batı’ya tanıtılması ya da bu konunun Batı’da popüler hale gelmesi ise Sheila Ostrander ve Lynn Schroeder adlı araştırmacı yazarların 1978’de yayımladıkları kitapla gerçekleşmiştir.
Sözkonusu fotoğrafların yaşayan her şeyin muhtevasında "yaşam gücü" bulunduğunun ya da "aura"nın varlığının fiziksel kanıtı olduğunu iddia eden Kirlian, böylece, kendi metodu ile, öteden beri okültistlerin ve teozofların varlığını ileri sürdükleri, canlı bedenlerini sarmalayan, nadir vakalar haricinde gözle görülemez olan aura’nın varlığını kanıtlamış olduğunu iddia etmiştir.
Elbette rutubet, iyonlaşma, elektrik enerjisiyle yüklenen yüzeylerin ışıması ve benzeri olası doğal sebepleri bilimsel araştırmalar ile elememiş olması iddiaları bilimsellikten uzak kılmaktadır. Ayrıca bilinen bütün doğal sebepleri bilimsel yöntemlerle araştırmış ve elemiş olsaydı bile bu, "yaşam gücü" benzeri tinsel bir iddiayı otomatik olarak desteklemez, paranormal veya tinsel iddiaların ayrıca kanıtlanması gerekirdi.
1976 yılında yayınlanan bilimsel araştırma sonuçları, Kirlian fotoğrafçılığının canlı dokularda tespit ettiği ışıma, şekil ve renk farklılıklarının büyük ölçüde yüzeyin üzerindeki ve içindeki nemden kaynaklandığını ortaya koymuştur.
Kirlian fotoğrafçılığının tinsel iddialarına kanıt olarak gösterdiği en ünlü deneylerinden biri bitki yaprağının bir kısmı kesilse de, Kirlian fotoğraflarında yaprak sanki kesilmemiş gibi, yaprağın bir bütün halinde ışınımının devam etmiş olmasıdır. Semyon Kirlian bu fotoğraflardan yola çıkarak, görüntülediği ışınımların önceden bilinen fiziksel etkenlerden kaynaklanmadığını iddia etmiştir. Fakat yapılan deneylerde yaprağın kesilmesinin ardından üzerinde durduğu yüzeyin artık maddelerden ve nemden temizlenmesiyle kesilen bölümün görüntüsü de kaybolmuştur.
Kirlian'ın bahsettiği ışıma görüntüsünün rutubet ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Görüntülenen yapraklarda rutubet arttıkça resimdeki renklerin yoğunluğu ve çeşitliliği artmakta, kurudukça orantılı olarak düşmektedir. Deneylerde, elektrik alanının oluşturduğu bilinen kimyasal ve fiziksel süreçler dışında bir enerji alanına dair kanıt ortaya çıkmamıştır.
Kirilian aurası olarak bilinen korona ışıması elektriksel iyonizasyon sonucu oluşmakta olup, pek çok faktörden etkilenir; nesnenin voltajı ve frekansı, görüntüleme yüzeyine uyguladığı basınç miktarı, etrafındaki ve içindeki rutubet miktarı ve iletkenliği etkileyen diğer faktörler ile yağ, ter, bakteriler ve diğer iyonlaştıran kirleticiler de görüntüyü etkileyen faktörler arasındadır.
Kirlian fotoğrafçılığında kullanılan aygıtlar, en basit şekliyle, izole edilmiş bir kutu içerisinde bulunan, bir sıkma plakasıyla, fotoğraf camıyla veya bir optik aletle irtibatlandırılmış bir yüksek frekans kıvılcım üretecinden oluşur. Bir kamera gerektirmeyen aygıt, elektrik akımlarıyla saniyede 75.000-200.000 elektrik salınımı yapabilen jeneratörler gerektirir. Bu jeneratörler de çeşitli optik aletlere ve mikroskoplara bağlanabilir. Kirlian fotoğrafçılığı alanında çalışma yapan araştırmacılar, koronanın canlının heyecan ve sağlık durumlarına bağlı olarak renk ve ışıma değişiklikleri gösterdiğini belirtmişlerdir.
Kirlian fotoğrafçılığı ve benzeri çeşitli tekniklerle organlardan ve canlılardan yayılan eflüvleri gösteren fotoğraflara metapsişikte eflüvyoğrafi (effluviographie) adı verilir.
1939'dan sonra Kirlian'ın buluşu daha önceleri "elektrografi", "elektrofotoğrafi" adlarıyla bilinen tekniğin yeniden tanınmasını sağladı. Fikrin temeli (ki kuru fotoğraf kopyalamayı mümkün kılmıştır) 1777'ye kadar erken bir zamanda George Christoph Lichtenberg tarafından atılmıştır. Bu alanda daha sonra çalışmalarda bulunan, aralarında Nikola Tesla'nın da olduğu bilim insanları 19-20'nci yüzyıllarda bu etkiyi daha derinlemesine incelemişlerdir. Ama Kirlian, bu araştırmayı seleflerinden daha ileriye götürmüştür. O dönemdeki bilim insanlarından bazıları kirlian fotoğrafçılığında söz konusu olan güce “kirlian enerjisi” adını, bazı Rus ve Çekoslavak bilim insanları (Dr. Zdenek Rejdak) ise “biyoenerji” adını vermiştir. Fakat 1940’lı ve 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde aura’ya veya enerji-beden’le ilgili verilerin yeterli olmayışından dolayı, kirlian cihazı ününe ancak 1960’larda, yine Sovyet bilim insanlarının çalışmalarıyla kavuşmuştur. Kirlian fotoğrafçılığı yöntemi Kazakistan devlet üniversitesi’nce 1968’de yayımlanan “Kirlian Etkisi’nin Biyolojik Mahiyeti” adlı çalışmayla bilim dünyasına sunulmuştur. Bu çalışmaların Batı’ya tanıtılması ya da bu konunun Batı’da popüler hale gelmesi ise Sheila Ostrander ve Lynn Schroeder adlı araştırmacı yazarların 1978’de yayımladıkları kitapla gerçekleşmiştir.
Sözkonusu fotoğrafların yaşayan her şeyin muhtevasında "yaşam gücü" bulunduğunun ya da "aura"nın varlığının fiziksel kanıtı olduğunu iddia eden Kirlian, böylece, kendi metodu ile, öteden beri okültistlerin ve teozofların varlığını ileri sürdükleri, canlı bedenlerini sarmalayan, nadir vakalar haricinde gözle görülemez olan aura’nın varlığını kanıtlamış olduğunu iddia etmiştir.
Elbette rutubet, iyonlaşma, elektrik enerjisiyle yüklenen yüzeylerin ışıması ve benzeri olası doğal sebepleri bilimsel araştırmalar ile elememiş olması iddiaları bilimsellikten uzak kılmaktadır. Ayrıca bilinen bütün doğal sebepleri bilimsel yöntemlerle araştırmış ve elemiş olsaydı bile bu, "yaşam gücü" benzeri tinsel bir iddiayı otomatik olarak desteklemez, paranormal veya tinsel iddiaların ayrıca kanıtlanması gerekirdi.
1976 yılında yayınlanan bilimsel araştırma sonuçları, Kirlian fotoğrafçılığının canlı dokularda tespit ettiği ışıma, şekil ve renk farklılıklarının büyük ölçüde yüzeyin üzerindeki ve içindeki nemden kaynaklandığını ortaya koymuştur.
Kirlian fotoğrafçılığının tinsel iddialarına kanıt olarak gösterdiği en ünlü deneylerinden biri bitki yaprağının bir kısmı kesilse de, Kirlian fotoğraflarında yaprak sanki kesilmemiş gibi, yaprağın bir bütün halinde ışınımının devam etmiş olmasıdır. Semyon Kirlian bu fotoğraflardan yola çıkarak, görüntülediği ışınımların önceden bilinen fiziksel etkenlerden kaynaklanmadığını iddia etmiştir. Fakat yapılan deneylerde yaprağın kesilmesinin ardından üzerinde durduğu yüzeyin artık maddelerden ve nemden temizlenmesiyle kesilen bölümün görüntüsü de kaybolmuştur.
Kirlian'ın bahsettiği ışıma görüntüsünün rutubet ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Görüntülenen yapraklarda rutubet arttıkça resimdeki renklerin yoğunluğu ve çeşitliliği artmakta, kurudukça orantılı olarak düşmektedir. Deneylerde, elektrik alanının oluşturduğu bilinen kimyasal ve fiziksel süreçler dışında bir enerji alanına dair kanıt ortaya çıkmamıştır.
Kirilian aurası olarak bilinen korona ışıması elektriksel iyonizasyon sonucu oluşmakta olup, pek çok faktörden etkilenir; nesnenin voltajı ve frekansı, görüntüleme yüzeyine uyguladığı basınç miktarı, etrafındaki ve içindeki rutubet miktarı ve iletkenliği etkileyen diğer faktörler ile yağ, ter, bakteriler ve diğer iyonlaştıran kirleticiler de görüntüyü etkileyen faktörler arasındadır.
Kirlian fotoğrafçılığında kullanılan aygıtlar, en basit şekliyle, izole edilmiş bir kutu içerisinde bulunan, bir sıkma plakasıyla, fotoğraf camıyla veya bir optik aletle irtibatlandırılmış bir yüksek frekans kıvılcım üretecinden oluşur. Bir kamera gerektirmeyen aygıt, elektrik akımlarıyla saniyede 75.000-200.000 elektrik salınımı yapabilen jeneratörler gerektirir. Bu jeneratörler de çeşitli optik aletlere ve mikroskoplara bağlanabilir. Kirlian fotoğrafçılığı alanında çalışma yapan araştırmacılar, koronanın canlının heyecan ve sağlık durumlarına bağlı olarak renk ve ışıma değişiklikleri gösterdiğini belirtmişlerdir.
Kirlian fotoğrafçılığı ve benzeri çeşitli tekniklerle organlardan ve canlılardan yayılan eflüvleri gösteren fotoğraflara metapsişikte eflüvyoğrafi (effluviographie) adı verilir.