- Katılım
- 31 Eki 2023
- Konular
- 399
- Mesajlar
- 616
- Tepkime puanı
- 2
- Çevrimiçi zaman
- 0
Atatürk'ün yine bir bezginlik gününde idi. Kışın hemen hemen ortasındayız. Şehrin içi dışı kara gömülmüştür. Devletin "umur-ı-cariyesi" (günlük işler) tabii akışında. Sabah dokuz buçuk ta iş, akşam beş buçukta ev. Bu "Harcıalem" (herkesce bilinen) bir hayat, bir mekik tezgahı. Yalnız o işsiz.
Bize döndü:
- Çocuklar, bir iki günlük eşya alınız. Bir dolaşmaya çıkalım, dedi.
Nereye gidecegimiz belli değildi. Fakat yaverine verdiği emirlere göre bir kara yolculuğu yapacaktık. O vakitler Ankara yakınlarına bile güç gidip geliyorduk. Taşrada ise yol, köylü arabasının çamura saplanmamak için istemiyerek çıktığı bir taşlı geçitten ibaret. Kağnı devri. Hani Sivas Valisi bir şose yapar, iki tekerlekli arabayı da hemen yasak eder, köylüler;
- Aman vali bey, kağnımızı yasak etme, biz senin yolundan gitmeyiz, diye yalvarırlar.
Yahut güney vilayetlerden birinde bir vali istasyonla kasaba arasında bir yol açmış. Ankara'dan bakanlar veya milletvekilleri gelince kurdelasını çözer, onlar gidince kullanılıp bozulmaması için yeniden bağlarmış. İşte o zamanlardayız.
Bala'ya belki varabildik. Fakat daha öteye? Bakanlardan biri:
- Gidemezsiniz! dedi.
Nasıl? Gidemez miydi? Birden bezginliği üstünden gitti. Demek gidemezdi. Demek Ankara'nın beyaz hapsi içinde eli ayağı bağlı idi:
- Siz vekilsiniz. Zati buradan ayrılamazsınız. Biz gideriz, dedi.
Evden birer çanta ile geldik. Arkadaşlarından giyimini pek sağlam bulmadıklarına gardrobundan birer palto hediye etti. Yola çıktık.
Ruşen Eşref'le ben bir arabada idim. Bala'ya vardığımız vakit gece yarısını geçmişti. Yaver jandarma komutanını uyandırmaya gitti. Adamcağız yarı çıplak pencereden bakmış.
- Atatürk geldi, çıkıp da bir yer hazırlatsanız...
Deyince gülmüş. Atatürk'ün bu kara kış gecesinde Balada ne işi var? Olsa olsa bunlar birkaç yolcudur. Kendini giyindirip sokağa çıkarmak ve yer aratmak için böyle bir bahane bulmuşlar. Penceresini, perdesini indirir, tekrar yatmaya gider. Komutanı inandırmak için bir hayli güçlük çekmişler.
Vekilin dediği doğru idi. Buradan ileriye gidemezdik. Geri dönmeliydik. Sabaha karşı Ankara'ya, evlerimize kavuşurduk.
Yaver geldi:
- Yola devam ediyoruz, dedi.
- Nereye gideceğiz?
Bize döndü:
- Çocuklar, bir iki günlük eşya alınız. Bir dolaşmaya çıkalım, dedi.
Nereye gidecegimiz belli değildi. Fakat yaverine verdiği emirlere göre bir kara yolculuğu yapacaktık. O vakitler Ankara yakınlarına bile güç gidip geliyorduk. Taşrada ise yol, köylü arabasının çamura saplanmamak için istemiyerek çıktığı bir taşlı geçitten ibaret. Kağnı devri. Hani Sivas Valisi bir şose yapar, iki tekerlekli arabayı da hemen yasak eder, köylüler;
- Aman vali bey, kağnımızı yasak etme, biz senin yolundan gitmeyiz, diye yalvarırlar.
Yahut güney vilayetlerden birinde bir vali istasyonla kasaba arasında bir yol açmış. Ankara'dan bakanlar veya milletvekilleri gelince kurdelasını çözer, onlar gidince kullanılıp bozulmaması için yeniden bağlarmış. İşte o zamanlardayız.
Bala'ya belki varabildik. Fakat daha öteye? Bakanlardan biri:
- Gidemezsiniz! dedi.
Nasıl? Gidemez miydi? Birden bezginliği üstünden gitti. Demek gidemezdi. Demek Ankara'nın beyaz hapsi içinde eli ayağı bağlı idi:
- Siz vekilsiniz. Zati buradan ayrılamazsınız. Biz gideriz, dedi.
Evden birer çanta ile geldik. Arkadaşlarından giyimini pek sağlam bulmadıklarına gardrobundan birer palto hediye etti. Yola çıktık.
Ruşen Eşref'le ben bir arabada idim. Bala'ya vardığımız vakit gece yarısını geçmişti. Yaver jandarma komutanını uyandırmaya gitti. Adamcağız yarı çıplak pencereden bakmış.
- Atatürk geldi, çıkıp da bir yer hazırlatsanız...
Deyince gülmüş. Atatürk'ün bu kara kış gecesinde Balada ne işi var? Olsa olsa bunlar birkaç yolcudur. Kendini giyindirip sokağa çıkarmak ve yer aratmak için böyle bir bahane bulmuşlar. Penceresini, perdesini indirir, tekrar yatmaya gider. Komutanı inandırmak için bir hayli güçlük çekmişler.
Vekilin dediği doğru idi. Buradan ileriye gidemezdik. Geri dönmeliydik. Sabaha karşı Ankara'ya, evlerimize kavuşurduk.
Yaver geldi:
- Yola devam ediyoruz, dedi.
- Nereye gideceğiz?