The Hundred Line: Last Defense Academy İncelemesi (1 Görüntüleyici)

Kendi hataları olmamasına rağmen, görsel romanlar oldukça dar bir video oyunu türü olmaya devam ediyor. Bu dar statünün bir kısmı, görsel romanın hikayesi ne kadar iyi olursa olsun (ki bu türdeki en iyi oyunlar söz konusu olduğunda, gerçekten çok iyidir) birçok oyuncunun diyalog kutuları arasında kaydırma dışında çok az etkileşimli öğeye sahip bir oyun önerisinden hoşlanmaması gerçeğine dayanmaktadır. Bu, Kazutaka Kodaka'nın Danganronpa serisi ve Kotaro Uchikoshi'nin Zero Escape: Virtue's Last Reward (ve daha sonra AI: The Somnium Files ) gibi oyunların mini oyunlar, üçüncü şahıs keşif bölümleri, tıkla ve oyna macera öğeleri ve oyuncu seçimine bağlı dallanan hikaye örgüsü gibi yeni eklemelerle ele aldığı bir sorundur.

Kodaka ve Uchikoshi şimdi The Hundred Line: Last Defense Academy'de bir araya geldi ve her iki yaratıcının önceki çalışmalarından gelen unsurların dengesi, sıra tabanlı taktik RPG dövüşü ve ilerlemesinin uygulanmasıyla birlikte The Hundred Line'ı türe yeni gelenleri görsel roman dünyasına getirmek için mükemmel bir konumda olan bir oyun olarak konumlandırıyor. Oyunla yaklaşık 60 saat geçirdikten ve 100 sonundan üçünü başardıktan sonra, The Hundred Line: Last Defense Academy'nin görsel roman türüne belki de mükemmel bir geçit ve inanılmaz derecede yetenekli bir TRPG olduğunu güvenle söyleyebilirim. Sıra tabanlı taktiklerin hayranı olarak The Hundred Line'a , aradığım tipik tür kutularını işaretleyeceğini bekleyerek girdim, ancak beni sadece sürükleyici bilimkurgu anlatımı boyunca birçok kıvrımının nasıl ortaya çıkacağını görmek için tekrar tekrar elime almak istemeye bıraktı, bu da oyun öğelerinin benzersiz dengesini ne kadar iyi sağladığının bir başka kanıtıydı.

Adil olmak gerekirse, The Hundred Line: Last Defense Academy ile yaratıcılarının önceki oyunları arasında birçok benzerlik var ( Danganronpa'dan Rui Komatsuzaki'nin çizimleri ve karakter tasarımlarını içermesi de dahil), ancak Hundred Line'ı Danganronpa ve AI: The Somnium Files'ın saf bir karışımı olarak beklemek oyuna haksızlık olur. Aksine, The Hundred Line: Last Defense Academy görsel romanların en iyi unsurlarını alır - yani, inanılmaz derecede ilgi çekici karakterler ve hepsi hak edilmiş hissettiren bol miktarda şok edici ifşaat, kıvrım ve dönüş içeren bir hikaye - ve bunları, birlikte türdeki en içten ve ilgi çekici anlatılardan birini sunmaya yardımcı olmak için uyumlu bir şekilde çalışan , uzun zaman önce kaderi belirlenmiş bir dünya için umut beslemenin ve savaşmanın anlamı hakkında zor sorular soran ve oyuncuları Last Defense Academy'nin inanılmaz derecede sevimli sınıfıyla tanıştıran sıra tabanlı taktiklere yönelik basit ama tatmin edici bir bakış açısıyla ustaca harmanlar.
​

The Hundred Line: Last Defense Academy'deki her şeyin arkasındaki itici güç, onun anlatısıdır. Ancak onu bu kadar unutulmaz ve değerli kılan herhangi bir yönünü tanımlamak, oyunu oynayarak kendi başınıza keşfetmeniz için en iyi şekilde bırakılacak bir hikayeyi mahvetme riskini taşır. Hundred Line'a körü körüne girmenin en iyisi olduğunu söylemek biraz yetersiz kalır. Neyse ki, genel öncül, Kodaka ve Uchikoshi'nin önceki çalışmalarının neleri içerdiğine dair biraz aşinalıkla birlikte, Hundred Line'ın karmaşık ve düşündürücü bilimkurgu anlatısından ne beklenmesi gerektiğine dair sahneyi hazırlıyor .


Gerçek dünyayı simüle eden kıyamet sonrası bir sığınakta yaşayan birçok insandan biri olduğunu hemen öğrendiğiniz Takumi Sakumo rolünü üstleniyorsunuz. Bu sığınak, Tokyo Konut Kompleksi, vatandaşlarına huzurlu bir yaşam sağlıyor ve Sakumo, her yeni günün bir öncekiyle aynı hissettirmesine yol açtığı için buna hemen boyun eğiyor. Bu sıradanlık ve rutin, bir grup garip yaratığın komplekse saldırması ve hem Takumi'yi hem de çocukluğundaki en iyi arkadaşı Karua'yı tehlikeye atmasıyla paramparça oluyor. Gizemli bir maskotun yardımıyla Takumi, bu istilacıları dönüştürmek ve savuşturmak için "Hemoanima" olarak bilinen garip bir gizli gücü harekete geçiriyor. Ancak zafer kazandıktan sonra Takumi bayılıyor ve sadece Son Savunma Akademisi olarak bilinen bir grup Hemoanima yetenekli gençle birlikte gizemli bir bileşikte uyanıyor. Hayatta kalmak için Takumi ve sınıf arkadaşları 100 gün boyunca yaratıklarla ("İşgalciler") mücadele etmek zorundadırlar. Bu süre sonunda savaşı sonlandıran bir silah etkinleşecek ve Tokyo Konut Kompleksi'ndeki normal hayatlarına ve sevdiklerine geri dönebileceklerdir.

Bu kurulum, Danganronpa oyunlarının "öldürme oyunu"/ Battle Royale benzeri olay örgüsünden çok da uzak olmasa da (Takumi'nin sınıf arkadaşlarından birinin bize hatırlatmak için sık sık ve mizahi bir şekilde dördüncü duvarı yıktığı bir şey), The Hundred Line'ın büyük ifşalarını, aradaki zamanda Last Defense Academy öğrencileri arasındaki sınıflar arası dinamiğe odaklanma seçeneği de dahil olmak üzere, aralıklı olarak yayma biçimleri, ana olay örgüsünün her bir noktasının bir damperli kamyonun ağırlığıyla çarpmasına olanak tanır. Oyunun yapısı, akademide her yeni gün (ekrandaki bir sayaçla işaretlenir) sınıf arkadaşları arasında yeni gelişmeler, akademinin amacı ve "İstilacılar"ın tarihiyle ilgili şok edici bir hikaye ifşası veya oyun sırasında birden fazla kez duyulabilir soluk seslerine neden olan herhangi bir sayıda sol alan kıvrımı ve dönüşün yolunu açarak, büyük ifşaların ve karakter gelişiminin istikrarlı bir şekilde damla damla beslenmesini destekleyecek şekilde tanımlanmıştır.


Spoiler bölgesine girmeden, hikayenin ilk sonucu, ironik bir şekilde, "gerçek" Hundred Line deneyiminin başladığı yer gibi hissettiren, oyunun 100 farklı sonundan herhangi birine yol açan çok sayıda dallanan hikaye kararıyla tamamlanan bir oyun sonrası kurmaya yarar. Elbette, bu sonlar ve onlara yol açan artan gerilim, oyunun karakterleri olmasaydı pek de önemli olmazdı. Hem Danganronpa oyunlarının hem de AI: The Somnium Files'ın başkahramanları gibi , Last Defense Academy'nin öğrencileri de gerçekten iyi yazılmış ve derinlemesine işlenmiş, geçmiş hikayeleri, motivasyonları ve daha da zararsız beğenileri ve ilgi alanları olan kişiliklerdir; onlar hakkında ne kadar çok şey öğrenirseniz, her kararın riski o kadar artar.

The Hundred Line: Last Defense Academy'deki ilk sonuma ulaştığımda , son 100 günü tanıyarak geçirdiğim gruba veda etmeye hazır değildim ve oyun aslında bunu, oyunun dünyası ve genel olay örgüsü hakkında daha fazla şey öğrenmenize ve aynı zamanda bu karakterlerle daha fazla zaman geçirmenize olanak tanıyan bir şekilde öngörüyor. Bunu, sonunda geri dönüp geçmişteki dallanan hikaye seçimlerini gözden geçirme yeteneğiyle birleştirin ve hikayeyi önemseyen oyuncuları mümkün olan her yolu keşfetmeye teşvik eden bir oyun elde edersiniz ve The Hundred Line: Last Defense Academy'nin dövüşleri bunu her seferinde daha da değerli hale getirir.
​

Hundred Line'ı saf bir görsel roman tarzı deneyim olarak oynamak , anlatımının gücü sayesinde kendi başına harika bir oyun olabilirdi. Etkileşimli öğelerinin ana özü olarak erişilebilir bir TRPG savaş sanal alanına katlanması onu gerçekten özel bir şeye yükseltiyor. Takumi ve sınıf arkadaşlarının "Hemoanima"nın gücünden yararlanma yeteneği, her birinin kişiliklerine ve geçmiş hikayelerine uygun benzersiz bir "Sınıf Zırhı" ve "Sınıf Silahı"na dönüşmesine olanak tanır; bu da ilginç bir şekilde her sınıf üyesinin belirli bir TRPG/SRPG arketipi yerine getirmesi anlamına gelir. Standart bir savaşçı/dövüşçü, uzun menzilli saldırıları olan ve AOE hasarı vermede harika olan bir hırsız/korucu, hareketten ve düşmanlara saldırmaktan güçlendirmeler kazanan bir süvari tipi birim ve hareket kabiliyeti pahasına bir baltayla yıkıcı derecede yüksek hasar veren standart bir çılgın gibi temel sınıflarla başlarsınız. Ancak bu ilk karakter kurulumundan sonra, sonunda şifacılara, zayıflatma konusunda uzmanlaşmış karakterlere, düşmanın dikkatini çekmede ve takımın geri kalanını savunmada üstün olan şövalye tipi savaşçılara, keskin nişancılara ve daha fazlasına erişim kazanacaksınız.


The Hundred Line'ın oyuncuları anlatısının derinliklerine ve derinliklerine çeken istikrarlı hikaye ilerlemesi gibi , oyunun oynanışı da düzenli bir tempoda tanıtılan yeni unsurlar ve mekanikler sayesinde sürekli olarak ödüllendirici ve oyuncuyu asla bunaltmadan işleri ilginç kılıyor. Belirli anlatı darboğazlarında yeni düşman tipleri ortaya çıkıyor, İstilacıların saflarındaki "Komutanlar" olarak adlandırılan patron tipi düşmanlar daha düzenli olarak ortaya çıkmaya başlıyor ve savaşlar yavaş yavaş ama emin adımlarla uzunluk, karmaşıklık, zorluk ve ölçek olarak artıyor. Bir TRPG/SRPG emektarı için , The Hundred Line'ın dövüşü aslında biraz daha kolay tarafta olabilir, çünkü erişilebilirliği, çeşitliliği ve her şeyden çok tatmin edici derecede hızlı bir ilerleme ve güç eğrisini tercih ediyor, ancak onu bu kadar eğlenceli yapan şeyin bir parçası da bu. Türe çok sayıda farklı franchise ve oyunda yüzlerce saat yatırım yapmış biri olarak, The Hundred Line'ın savaşlarının göreceli basitliğini ve hızını çok ferahlatıcı buldum.

Bu hız, aslında, hızlı bir şekilde Savaş Puanları veya "BP" biriktirmenizi sağlayan oyun içi bir savaş simülatörü aracılığıyla mümkün kılınan karşılaşmaları öğütmek isteyen oyuncular için büyük bir nimettir. BP kazanarak, oyuncular Last Defense Academy üyelerinin yeteneklerini düzenli olarak yükseltebilir ve yenilerini açabilirler. Her karakterin, savaşlar sırasında "Voltaj" biriktirerek etkinleştirilen pasif beceriler ve özel, durumsal becerilerle desteklenen üç sınıfa özgü yeteneği vardır. Voltaj, karşılaşmalarda başarının temel bir bileşenidir ve bir karakter her saldırdığında veya daha düşük bir oranda hasar aldığında üretilir. Voltaj %100'e veya daha yükseğe ulaştığında (maksimum %300'e kadar), oyuncular herhangi bir karakterin "nihai" Özel Yeteneğini tetikleyebilir. Ve bu Özel Yeteneğin ortadan kaldırdığı düşman birimlerine bağlı olarak, tek bir turda harcayabileceğiniz ek eylem puanları (AP) üreteceksiniz. Sistemin, Gerilim üretimini artıran yeteneklere BP yatırmayı da içeren dikkatli bir şekilde oynanmasıyla, tek bir turda iki veya üç Özel Saldırıyı tetiklemek, düşmanların geniş kesimlerini ortadan kaldırmak veya bir karşılaşmayı tamamen sonlandırmak tamamen mümkündür.


İlginçtir ki, düşmüş karakterlerin bir savaş dalgasının sonunda canlanma yeteneği, oyuncuları saldırıya tüm güçleriyle katılmaya teşvik eder; buna "Son Çare" saldırılarında benzersiz bir risk/ödül mekaniğinin kullanımı da dahildir . Bu saldırılar, karakterlerin nihai Özel Yetenek saldırılarıyla aynıdır; ancak yalnızca bir karakterin sağlığı kritik olduğunda tetiklenebilir ve kullanmak için 0 AP veya Voltaj gerekir; bunun bedeli de sonrasında ölmeleridir. Savaşın kazanma koşulunun zorlu bir patronu alt etmek olduğu senaryolarda, Voltaj sistemini ve Son Çare mekaniğini kendi lehinize oynadığınız takdirde, karşılaşmayı hızla sonlandırmak için birliklerinizi insan mühimmatı olarak kullanabilirsiniz. Sonuç olarak, The Hundred Line'da savaşan TRPG'nin inanılmaz miktarda mekanik derinliği olmasa da, oyuncunun sergilediği ve kullanabileceği sistem ve taktiklerin sayısı ve çeşitliliği, her savaşı sürekli olarak eğlenceli, hızlı tempolu ve heyecanlı kılan dikkatli bir denge sağlar.
​

Ancak bu, The Hundred Line: Last Defense Academy'deki dövüşün oyunun masaya getirdiği tek etkileşimli unsur olduğu anlamına gelmiyor. Hundred Line'ın dövüş dışı bölümlerinde aslında şaşırtıcı sayıda Persona tarzı sosyal simülasyon unsuru mevcut ve bunlar, 100 günlük zaman çizelgesinin 24 saatini tüketen savaşlar ve büyük hikaye bölümleri arasındaki sınıfın "Serbest Zaman" modlarında oynanıyor. Başlangıçta, Takumi'nin Last Defense Academy'deki sınıf arkadaşlarının çoğu savaşmaya isteksiz olacak. Ancak insanlığa yönelik tehdit giderek büyüdükçe, Takumi'nin kenarda oturmayı tercih edenleri kavgaya katılmaya ikna etmenin bir yolunu bulması gerektiği ortaya çıkıyor; bu da onların beğenilerini, beğenmediklerini, motivasyonlarını ve geçmiş hikayelerini anlamayı gerektiriyor. Bu, kısmen basit sohbetler ve sınıf arkadaşlarıyla vakit geçirerek yapılıyor, ancak aynı zamanda oyuncuların hem anlatı hem de oyun açısından getirisi olan iki benzersiz mekaniğe yatırım yapmasını gerektiriyor: Hediye-O-Matic ve İkna sekansları.

Last Defense Academy öğrencilerinin Serbest Zamanı olduğu günlerde, Takumi geceye yerleşmeden önce hem "Sabah" hem de "Öğleden Sonra" bölümlerinde aktivitelerle meşgul olabilir. Oyuncuların bu fırsat penceresinde zamanlarını nasıl geçirmeyi seçtikleri, isteksiz savaşçıları takıma katılmaya ikna etmenin, karakterler hakkında daha fazla şey öğrenmenin ve anlatıya yatırım yapmanın ve müttefiklerinizin savaş becerilerini geliştirmenin yollarını anlamak için çok önemlidir. Serbest Zamanınızı sadece bir sınıf arkadaşınızla takılarak geçirdikten sonra, ilgi alanlarını öğreneceksiniz ve bu da duraklatma menüsünden görüntülenebilen bir "Karne"de her an başvurulabilen özel anahtar sözcüklerin kilidini açacaktır. Bu anahtar sözcükler, akademinin Gift-O-Matic'inde üretilen eşyaların yaratılması ve hediye edilmesi yoluyla yapılan sınıf arkadaşlarınızla nasıl bağlantı kuracağınızı anlamak için çok önemlidir.


Gift-O-Matic, dış dünyadan malzeme kabul edebilen ve bunları neredeyse her şeyi üretmek için kullanabilen bir makinedir. Bu malzemeleri, Takumi ve üç müttefikin her biri belirli bir malzeme türü veya olaya bağlı olan bir alan ızgarası boyunca hareket edeceği bir tür sanal tahta oyunu olarak oynanan akademiyi çevreleyen dış dünyayı keşfetmeyi seçerek hasat edeceksiniz. Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar çok eşya edinirsiniz (bu gezilerde yanınızda götürmeyi seçtiğiniz belirli üyelere verilen bonuslarla desteklenir), ardından ganimetlerinizi geri alabilir ve Gift-O-Matic'te hediyeler yaratabilirsiniz. Sınıf arkadaşlarınızla bağınız ne kadar yakınsa, "Notlarınızı" o kadar çok yükseltirsiniz (işlevsel olarak Persona'nın Sosyal İstatistiklerine benzer ) ve müttefiklerinizin savaş yeteneklerini o kadar çok yükseltebilir ve geliştirebilirsiniz.

Benzer şekilde, daha isteksiz sınıf arkadaşlarınızın güvenini kazanmak için hediyeleri meşhur zeytin dalı olarak kullanmanız gerekecek ve bu da sonunda Takumi'nin onları dövüşe katılmaya ikna etmesi gereken önemli anlara yol açacaktır. Bu İkna sekansları sırasında, bir karakter hakkında öğrendiklerinizi, onları kohortun geri kalanıyla birlikte dövüşmeye ikna etmeye yönelik ideal yanıtları sağlamak için kullanacaksınız ve The Hundred Line, şükürler olsun ki, yanlış diyalog seçimi için son doğru olandan yeniden başlamaya izin vererek asgari bir ceza sağlıyor. Bu sekanslar iyi yazılmış ve genellikle hem biraz neşe hem de bir karakterin motivasyonlarına dair içgörü sağlıyor, ancak aynı zamanda The Hundred Line: Last Defense Academy'nin montaj odasının zemininde bırakılabilecek tek unsuru da olabilirler, özellikle de bunların yalnızca birkaç kez hesaba katıldığını ve oyun sonrasında bir daha asla görünmediğini düşündüğünüzde.
​

Görsel bir romanı TRPG/SRPG ile birleştirmek daha önce yapılmıştı ( Vanillaware'in hafife alınan 13 Sentinels: Aegis Rim'ine bakın ), ancak her türden öğelerin hassas bir şekilde karıştırılması önceki girişimlerin zorlandığı bir şeydi. The Hundred Line: Last Defense Academy, her birinden öğeleri ustaca dengeleyerek birinin hayranlarını diğerine alıştırmak için pratik olarak özel olarak tasarlanmış bir deneyim sunmasıyla hem görsel roman hem de TRPG olarak öne çıkıyor. Sürükleyici bir hikayeye ve karakterlere sahip olağanüstü bir görsel roman ve aynı zamanda TRPG alt türüne yeni başlayan oyuncular için harika bir giriş görevi görüyor, yeni başlayanlara uygun ve sürekli olarak ödüllendirici bir savaş alanı sunuyor. Öte yandan, mekaniklerini alt türün temel öğelerine indirgeyen, yeni başlayanları görsel roman dünyasına çekmek için mükemmel bir köprü görevi gören çok iyi bir hikaye ve karakterlere sahip çok sağlam bir TRPG.

Her zaman dış mahallelerden gelen görsel romanlara hayranlık duyan ancak bu türe dalmakta her zaman tereddüt eden biri olarak, The Hundred Line: Last Defense Academy'nin ne kadar muhteşem olduğunun bir kanıtı olarak , şimdi yaratıcılarının önceki çalışmalarına geri dönüp oynamak için can atıyorum. Ancak bu, Hundred Line'ın hikayesine onlarca saat daha yatırım yapıp oyunun sunduğu 100 sonun kilidini açıp görmeden mümkün olmayacak, bu da hem anlatısında hem de TRPG oynanışında ne kadar çok eğlence bulunduğu düşünüldüğünde neredeyse olmazsa olmaz gibi görünüyor .


The Hundred Line'ın ilk tanıtımı ve oynanabilir demosu, 2025'te izlenecek birçok oyundan biri olacağı izlenimini vermişti ve oyunu oynama şansı elde edip deneyimi olumsuz etkileyecek tek bir olumsuz özelliği bile tespit etmekte zorlanmak, bunun gerçekten de masaya getirdiklerine uzaktan bile ilgi duyan herkesin ilgisini çekecek çok özel bir oyun olduğunu kanıtlıyor.​