- Katılım
- 31 Eki 2023
- Konular
- 399
- Mesajlar
- 616
- Tepkime puanı
- 2
- Çevrimiçi zaman
- 0
Bir varmış, bir yokmuş. Kendi halinde hayatını sürdüren bir Esas Kız varmış. Esas Kız, öyle klasik masallardaki gibi pasif bir şekilde evinde oturup beyaz atlı prensini beklemiyormuş. Her zaman bir av gibi davranmak ona göre değilmiş. Ayrıca hayatını adadığı bir ideali varmış ve buna erişmek için uğraşıyormuş. Bu uğurda çabalarken tabii ki kabuğuna çekilmiyor, insanlarla bir arada olduğunu unutmuyor, seviyor, sevdiğini belli etmekten de çekinmiyormuş. Yaşadığı her anın tadını çıkartıyor, etrafa pozitif enerji saçıyormuş. Her şerde bir hayır, her sonun bir başlangıç olduğunu düşünüyormuş.
İşte yine böyle bir sonda Esas Oğlan'la tanışmış Esas Kız. Konuşmuşlar, görüşmüşler. Esas Kız hayattaki amacını söylemiş. Esas Oğlan ciddiye almamış, anlamaya bile çalışmamış. Esas Kız hayata nasıl baktığını anlatmış. Esas Oğlan ona saf demiş, tecrübesiz demiş; çünkü o çok çekmişmiş, hayat Kız'ın sandığı kadar güzel değilmişmiş. Esas Kız'dan pembe gözlüklerini çıkartmasını istemiş, ama kendisi gözünde kara gözlükleri olduğunu bir türlü kabullenememiş. Kız ona hayatın renklerini göstermeye çalışmış, fakat Esas Oğlan dibine vurduğu kör kuyuya uzanan eli bir türlü tutmamış. Kız yaklaşmış, o uzaklaşmış. Sonra Kız'ın içine şüphe düşmüş. "Bu işler iki kişilik olmaz mı?" diye sormuş kendine. Esas Kız biraz dayanmış. Ama sonunda bunun böyle sürmeyeceğini düşünerek Esas Oğlan'la konuşmayı bırakmış.
Bunun hemen ardından Kız'ın Kalbi ve Beyni koyu bir tartışmaya tutuşmuşlar. Beyin "Ne kadar da iyi yaptın! Hep sen, hep sen olmaz ki…" demiş.*
Kalp "Nerede kaldı senin karşılık beklememen? Sorunları var, anlasana," demiş.*
Beyin: "Bu resmen enayilik."*
Kalp: "Güya beyinsin ama düşüncesizsin."*
Beyin: "Kız'ı düşünüyorum. Kendini kullandırıyor."*
Kalp: "Her kalp benim kadar özgür değil. Oğlan kalbine zincir vurmuş. Şimdi de anahtarları bulamıyor."*
Beyin: "Yeterince aramıyor."*
Kalp: "Tek başına bulamıyor."*
Beyin: "Her yardım etmeye çalıştığında Kız'ı iteliyor, istemiyor."*
Kalp: "Çok karanlıkta, göremiyor."*
Kız sonunda dayanamamış. "Yeter artık, kapayın çenelerinizi," demiş, "ben gidiyorum." Kız, yatağına uzanmış. ElindekiErmiş*kitabında sevgiyi özgür bırakmak gerektiğini fısıldamış Halil Cibran Kız'ın kulağına. Hem sevgisini hem de kendisini özgür bırakmış Kız. Gözleri kapanmış, başı yavaşça yastığa düşmüş.
Kız, kendini hiç bilmediği bir yerde bulmuş. Yol toz toprak içindeymiş. Yürüdükçe Kız'ın üstü başı kirlenmiş. Tam üstünü silkelerken bir at arabası geçmiş yanından ve tekerleği bir çukura girip Esas Kız'ın üstüne çamur sıçratmış. Kız bir şey diyemeden at ona dönüp "Kimse sana kolay olacağını söylemedi," demiş.
Bir süre söylene söylene yürüdükten sonra ileride bir adamın siluetini görmüş. Bomboş yolda, nasılsa hiç korkmadan adamın yanına gitmiş. Gözleri fal taşı gibi açılmış, çünkü karşısında duran bizzat Nietzsche'ymiş.*
Esas Kız "Hayatımda kesin hiçbir şey yok. İşi bırakıyorum. Yollara düşüyorum. Sevilip sevilmediğimi bile bilmiyorum," demiş.*
Nietzsche "İnsanı belirsizlik değil, kesinlik öldürür," demiş.*
Kız "Neden?" demiş.*
"Çünkü," demiş Nietzsche, "belirsizlik oldukça insan umut eder. Umutsa kötülüklerin en büyüğüdür, işkence süresini uzatır."*
Esas Kız: "Umut etmeden yaşamanın ne anlamı kalır ki?"*
Nietzsche: "Yaşamak berbat bir şey zaten."*
Esas Kız: "Ben bunları daha önce de duydum. Hep aynı terane."*
Tam o sırada yanlarından Zaman hızla geçmiş. Geçerken Nietzsche'nin bıyığından, Esas Kız'ın saçlarından birkaç teli de alıp götürmüş.*
Nietzsche: "Bak, gördün mü? Zaman her geçtiğinde bizlerden bir şeyler alıp götürüyor. Şimdi dediğinde bile çoktan geçmiş oluyor."*
Esas Kız "İşte bu yüzden yaşamı erteleyemem. Zaman'a yetişmem gerek," demiş.*
Esas kız bunun imkânsız olduğunu anlamak için daha çok gençmiş. Nietzsche'nin onun arkasından "Zaman'a yetişemezsin ki…" dediğini duymamış.
İşte yine böyle bir sonda Esas Oğlan'la tanışmış Esas Kız. Konuşmuşlar, görüşmüşler. Esas Kız hayattaki amacını söylemiş. Esas Oğlan ciddiye almamış, anlamaya bile çalışmamış. Esas Kız hayata nasıl baktığını anlatmış. Esas Oğlan ona saf demiş, tecrübesiz demiş; çünkü o çok çekmişmiş, hayat Kız'ın sandığı kadar güzel değilmişmiş. Esas Kız'dan pembe gözlüklerini çıkartmasını istemiş, ama kendisi gözünde kara gözlükleri olduğunu bir türlü kabullenememiş. Kız ona hayatın renklerini göstermeye çalışmış, fakat Esas Oğlan dibine vurduğu kör kuyuya uzanan eli bir türlü tutmamış. Kız yaklaşmış, o uzaklaşmış. Sonra Kız'ın içine şüphe düşmüş. "Bu işler iki kişilik olmaz mı?" diye sormuş kendine. Esas Kız biraz dayanmış. Ama sonunda bunun böyle sürmeyeceğini düşünerek Esas Oğlan'la konuşmayı bırakmış.
Bunun hemen ardından Kız'ın Kalbi ve Beyni koyu bir tartışmaya tutuşmuşlar. Beyin "Ne kadar da iyi yaptın! Hep sen, hep sen olmaz ki…" demiş.*
Kalp "Nerede kaldı senin karşılık beklememen? Sorunları var, anlasana," demiş.*
Beyin: "Bu resmen enayilik."*
Kalp: "Güya beyinsin ama düşüncesizsin."*
Beyin: "Kız'ı düşünüyorum. Kendini kullandırıyor."*
Kalp: "Her kalp benim kadar özgür değil. Oğlan kalbine zincir vurmuş. Şimdi de anahtarları bulamıyor."*
Beyin: "Yeterince aramıyor."*
Kalp: "Tek başına bulamıyor."*
Beyin: "Her yardım etmeye çalıştığında Kız'ı iteliyor, istemiyor."*
Kalp: "Çok karanlıkta, göremiyor."*
Kız sonunda dayanamamış. "Yeter artık, kapayın çenelerinizi," demiş, "ben gidiyorum." Kız, yatağına uzanmış. ElindekiErmiş*kitabında sevgiyi özgür bırakmak gerektiğini fısıldamış Halil Cibran Kız'ın kulağına. Hem sevgisini hem de kendisini özgür bırakmış Kız. Gözleri kapanmış, başı yavaşça yastığa düşmüş.
Kız, kendini hiç bilmediği bir yerde bulmuş. Yol toz toprak içindeymiş. Yürüdükçe Kız'ın üstü başı kirlenmiş. Tam üstünü silkelerken bir at arabası geçmiş yanından ve tekerleği bir çukura girip Esas Kız'ın üstüne çamur sıçratmış. Kız bir şey diyemeden at ona dönüp "Kimse sana kolay olacağını söylemedi," demiş.
Bir süre söylene söylene yürüdükten sonra ileride bir adamın siluetini görmüş. Bomboş yolda, nasılsa hiç korkmadan adamın yanına gitmiş. Gözleri fal taşı gibi açılmış, çünkü karşısında duran bizzat Nietzsche'ymiş.*
Esas Kız "Hayatımda kesin hiçbir şey yok. İşi bırakıyorum. Yollara düşüyorum. Sevilip sevilmediğimi bile bilmiyorum," demiş.*
Nietzsche "İnsanı belirsizlik değil, kesinlik öldürür," demiş.*
Kız "Neden?" demiş.*
"Çünkü," demiş Nietzsche, "belirsizlik oldukça insan umut eder. Umutsa kötülüklerin en büyüğüdür, işkence süresini uzatır."*
Esas Kız: "Umut etmeden yaşamanın ne anlamı kalır ki?"*
Nietzsche: "Yaşamak berbat bir şey zaten."*
Esas Kız: "Ben bunları daha önce de duydum. Hep aynı terane."*
Tam o sırada yanlarından Zaman hızla geçmiş. Geçerken Nietzsche'nin bıyığından, Esas Kız'ın saçlarından birkaç teli de alıp götürmüş.*
Nietzsche: "Bak, gördün mü? Zaman her geçtiğinde bizlerden bir şeyler alıp götürüyor. Şimdi dediğinde bile çoktan geçmiş oluyor."*
Esas Kız "İşte bu yüzden yaşamı erteleyemem. Zaman'a yetişmem gerek," demiş.*
Esas kız bunun imkânsız olduğunu anlamak için daha çok gençmiş. Nietzsche'nin onun arkasından "Zaman'a yetişemezsin ki…" dediğini duymamış.