- Katılım
- 3 Şub 2024
- Konular
- 0
- Mesajlar
- 10
- Tepkime puanı
- 1
- Puan
- 3
- Yaş
- 28
Bağışıklık sistemi, canlı organizmaları hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Vücuda giren bakteri, virüs, mantar ve parazit gibi yabancı istilacılar (patojenler) ile kanserli hücreler gibi anormal vücut hücrelerini tanıyıp yok etme yeteneğine sahiptir. Bağışıklık sistemi, sadece bir organ veya dokudan ibaret olmayıp, farklı hücre tipleri, proteinler ve organların koordineli bir şekilde çalışmasıyla işlev görür.
Bağışıklık sistemi, doğuştan gelen (innate) ve kazanılmış (adaptive) olmak üzere iki ana kola ayrılır. Doğuştan gelen bağışıklık, organizmanın doğumundan itibaren sahip olduğu ve hızlı bir şekilde devreye giren genel bir savunma hattıdır. Bu sistemde rol oynayan hücreler arasında fagositler (mikropları yutan hücreler), doğal öldürücü hücreler ve kompleman proteinleri bulunur. Ayrıca, fiziksel bariyerler (cilt, mukoza) ve kimyasal bariyerler (mide asidi, lizozim enzimi) de ilk savunma hattını oluşturur.
Kazanılmış bağışıklık ise, özgül patojenlere karşı daha yavaş gelişen ancak uzun süreli ve hafıza oluşturabilen bir savunma mekanizmasıdır. Bu sistemde temel rolü B lenfositleri ve T lenfositleri üstlenir. B lenfositleri, antikor adı verilen ve patojenlere özgü proteinler üreterek onları etkisiz hale getirir. T lenfositleri ise enfekte olmuş hücreleri doğrudan yok edebilir (sitotoksik T hücreleri) veya diğer bağışıklık hücrelerinin aktivitesini düzenleyebilir (yardımcı T hücreleri). Kazanılmış bağışıklığın en önemli özelliklerinden biri, bir patojenle ilk kez karşılaşıldığında hafıza hücrelerinin oluşmasıdır. Bu hafıza hücreleri, aynı patojenle tekrar karşılaşıldığında çok daha hızlı ve güçlü bir bağışıklık yanıtı verilmesini sağlar. Aşılar da bu prensibe dayanır. Bağışıklık sisteminin dengeli ve düzgün çalışması, sağlığın korunması için hayati öneme sahiptir. Aşırı veya yetersiz bağışıklık yanıtları, alerjiler, otoimmün hastalıklar ve bağışıklık yetmezlikleri gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Bağışıklık sistemi, doğuştan gelen (innate) ve kazanılmış (adaptive) olmak üzere iki ana kola ayrılır. Doğuştan gelen bağışıklık, organizmanın doğumundan itibaren sahip olduğu ve hızlı bir şekilde devreye giren genel bir savunma hattıdır. Bu sistemde rol oynayan hücreler arasında fagositler (mikropları yutan hücreler), doğal öldürücü hücreler ve kompleman proteinleri bulunur. Ayrıca, fiziksel bariyerler (cilt, mukoza) ve kimyasal bariyerler (mide asidi, lizozim enzimi) de ilk savunma hattını oluşturur.
Kazanılmış bağışıklık ise, özgül patojenlere karşı daha yavaş gelişen ancak uzun süreli ve hafıza oluşturabilen bir savunma mekanizmasıdır. Bu sistemde temel rolü B lenfositleri ve T lenfositleri üstlenir. B lenfositleri, antikor adı verilen ve patojenlere özgü proteinler üreterek onları etkisiz hale getirir. T lenfositleri ise enfekte olmuş hücreleri doğrudan yok edebilir (sitotoksik T hücreleri) veya diğer bağışıklık hücrelerinin aktivitesini düzenleyebilir (yardımcı T hücreleri). Kazanılmış bağışıklığın en önemli özelliklerinden biri, bir patojenle ilk kez karşılaşıldığında hafıza hücrelerinin oluşmasıdır. Bu hafıza hücreleri, aynı patojenle tekrar karşılaşıldığında çok daha hızlı ve güçlü bir bağışıklık yanıtı verilmesini sağlar. Aşılar da bu prensibe dayanır. Bağışıklık sisteminin dengeli ve düzgün çalışması, sağlığın korunması için hayati öneme sahiptir. Aşırı veya yetersiz bağışıklık yanıtları, alerjiler, otoimmün hastalıklar ve bağışıklık yetmezlikleri gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.